TUTSAM ELLERİNDEN

Tutsam ellerinden Yürü gidiyoruz desem Gidiyoruz bu illet şehirden Sarsam seni en sımsıkı tutsam belinden Artık yağmur damlacıkları düşmesin gözlerinden Yorgan olsam korusam yağmurdan kardan borandan Yastık olsam başın göğsümde mavi düşler kursam senli benli Ne olur sanki? Dünyanın sonu mu gelir Gelsin kimin umurunda sen yanımda olunca. Yasak elma mı sanki düşlerim Âdem’i cennetten eden Sonbaharda esen Meltem rüzgârları gibisin sen sevgilimm.Ne bir eksik ne bir fazla Umut taciri değilim olmadım asla Sahte tebessümlerden sahte aşk yaşamak Bana göre değil ki yasak çiçeklerden bal almak Ben aşkı ölümsüz bilenlerdenim aşka gönül verenlerdenim. Bilirim sende arzuluyorsun beni Benim seni arzuladığım sevdiğim kadar Kemirir içini kafandaki o gereksiz ve boş kuruntular Bilmez misin ki elbet beni de senin gibi bir yaradan var Son baharda esen Meltem rüzgârları gibisin sen sevgilimm.
Tutsam ellerini Yürü gidiyoruz desem Sarsam seni sımsıkı tutsam belinden El değmemiş bakir bir sevgi ile Açık denizlere yol alsam gözlerinde Mavi senin olsun mahzun gözlerin benim Sen Marmara ben  okyanus olsa sevgimiz Demir atsak her şeye inat zamanın bir deminde Sen bende var olsan ben de sende, gel desem gelir misin Sevgilimm.
Yazan Cem

HÜZÜNLÜ ŞİİR

BU AKŞAM EN HÜZÜNLÜ ŞİİR

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim

Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu

Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta

Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim

Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.

Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece

Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında

Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim

O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama


Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.

Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla

Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.

Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana

Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.

Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana

Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.

Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca

Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi

Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana


Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim

Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona

Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.

O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla

Artık sevmiyorum ya severim belki yine

Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda

Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü

Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca


Belki bana verdiği son acıdır bu acı

Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona



Pablo Neruda.
Düşün ki

Kulaklarım adını hiç duymamış

Ve hiç tekrar etmemiş, isminin ilk hecesini,
Yalçın kayalarda aksilenen seda gibi
Düşün ki,
Düşüncelerimde hiç olmamışsın sen
Uğultusu avuçlarımda kalan rüzgar gibi geçmişsin.
Ay ışığına hasret yakamozlarının vuslatıymış,
Tam yerine ve tan yerine vuran o umutlarının gölgesi...
Düşün ki,
Bir sigara içimlik vakitmişsin,
Ciğerime ecza diye dolan
Ya da uğrak bir, giderilemeyen efkâr kahvehanesi...
Düşün ki,
Bardakta eriyen; ebediyen beklemekmiş, şeker sanılan
Kırık bir sandalyeymiş umutlarımı yasladığım...
Düşün ki,
Bir uçurum dibiymiş, bakışlarındaki o mana
Oyuncaksız kalmasıymış bir çocuğun
Ya da bir annenin yavrusuna hasreti...
Düşün ki,
Yanık bir Anadolu türküsüymüşsün,
Çeşme başındaki güzel kızlara inat
Ve inat, gurbetin tüm güzelliklerine...
Düşün ki,
Gam yüklü duvarda asi, kırık bir aynaymışsın
Hep yarım, hep eksik, hep mahçup..
Ayna karşısında kırık bir bakış,
Kaybolan diğer yarısındaki tılsım..
Bir yağmur olmuşsun
Ve tanelerin düşermiş pembe düşlerimin düştüğü yere..
Düşün ki, bir orada bir burada
Bir gurbette bir sılada
İsminin yalın, yalnızlığımın çoğul halinde..
Ve arkasına saklanmış binlerce yürek
O binlerce yürekten düşen..Tek bir düş
Ve ılık bir nefesinde üşümüş...
Düşün ki,
Uzak hatıralarım kalmış sende
Tek kişilik bir oyun
Gurbete bir tren bileti
Ya da yarası,
Yarısından büyük olan yırtık bir resim...
Düşün ki,
Hiç olmamış
Hiç çalınmamış bir beste
Hiç tadılmamış bir zehir,
Düşün ki,
Hiç yazılmamış bir şiir ..



(netten alıntıdır şairini bilmiyorum...)
Ey Gönül! Eğer sevgi bir çiçek ise, saygı onun yaşadığı saksıdır; çiçek solmaya başlamışsa bil ki, saksı mutlaka çatlamıştır..
Bir gazeteci yaşlı çifte şöyle sordu :

65 yıl nasıl bir yastığa baş koydunuz?

Yaşlı kadın şöyle cevap verdi;
“Bizler yırtık elbiselerin yamandığı, söküklerin dikildiği, kırıkların tamir edildiği bir zamanda doğduk,
kullanılıp atıldığı ve yerine yenisinin alındığı bir zamanda değil.”

''netten alıntıdır''

SEN VE BEN

SEN VE BEN


herkes dört gözle tatili beklerdi
bense okulların açılmasını
çünkü seni görmek vardı koridorlarda
ve bana güleceğin günü beklemek.

ben okul bahçesindeki ağaca, başharflerimizi
sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
ben sırama isimlerimizi
sen kalbime ilk aşkı yazmıştın.

senden sonra sana yazdığım şiirlerden
haberin bile yok
ve yağmur yüzüme vuruyor
ve soğuk.

okuldan sonra
her dolma kalem, her lacivert kravat
her beyaz gömlek ve yakalık
ve her 12 aralık
sen gelirsin aklıma
çocukluk işte, belki de ilk Aşk
belki de ilk delilik.

seversin demiştin ya hani bundan sonra da
inan ki o kadar kimseyi sevemedim
ve o iki kelimeyi senden sonra kimseye
ama kimseye söyleyemedim.

belki hiç olmadın benim için
belki de azdın
ama olsun
ben hep sana şiirler yazdım.

ceketimi ve kravatımı saklıyorum hala
birinin üzerinde tebeşir
birinin üzerinde ayran lekesi
ve Seni Seviyorum Hala
elmayı da, havayı da, suyu da

ve bilmeni istemiyorum hala
sana şiirler yazdığımı
ve bilmeni istemiyorum bütün bunları
çünkü herşey böyleyken güzel
en dokunulmamış, en yaşanmamış
ve en tadılmamış haliyle.

bir sahilde elele dolaşılmamış
ve bir kafede çay içilmemiş haliyle
herşey
böyleyken güzel belki de

ama sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
ben aşkına tutulmuş bir deli candım
sen gönlüme sevdanın adını yazdın
ben aşkına tutulmuş seni ararım.
Seni Seviyorum...
Yazar : Uğur Arslan

KIRILMAK...

En sevinçli anında, birden hüznün gelmesidir kırılmak, gönlün kapanması bazen, en sevdiklerini düşünmemektir kırılmak. Ayağına batan o parçayı bir çırpıda çekip çıkarmaktır. Hatırlamak istemediğin eskiye ait ne varsa kovmaktır kapından ve kilitlemek tüm özürlere kalbinin pencerelerini,
kırılmak; niye, nasıl, neden olduğu değil kime kırıldığın vardır sadece hafızanda....asırlar bile geçse sen yapıştırsan da aradan sızar ve hatırlarsın eskiye ait ne varsa...
Bugün sevgili arkadaşımızı reçelin sayfasından aldığım bir şiir tadında yazıyı paylaşmak istedim ben çok beğendim eminim sizlerde beğeniceksiniz...:)) LİNK ATMAYI BECEREMEDİM AMA ADRESİNİ YAZIYORUM MUTLAKA ZİYARET EDİN ÇOK BEĞENİCEKSİNİZ...(hayatreceli.blogspot.com)gönlüne emeğine sağlık sevgili arkadaşım iyiki bloğunu tanımışım...sevgiler...

CESARETİM YOK



Cok sey degildi istedigim
Birazcik hayalin
Birazcik sicakligin
Varligini istemeye cesaretim yok
Duslerimde biraz sevisme
Sabaha dudaklarinin tadi ile uyanma
Tenine dokunmayi istemeye cesaretim yok
Belki seni seviyorumlari sessizce bagirmak
Belki ummak senden gelecek aski
Ama askimi haykirmaya cesaretim yok
Gozlerini dusledim biraz
Bakislarina doldurdum ilani asklari
Ama gozlerine bakmaya cesaretim yok
Sakli bir askin koynunda
Sicak sohbetlere kandim
Gulusunu calip yuregime
Sesinin tinisinda masallar dinlemek istedim biraz
Gulusunde ask siirlerimi okumaya cesaretim yok
Deniz kiyisinda elele dolasmanin sevdasinda
Koyun koyuna sabaha yolculukta
Hepsinde senin olabilme ihtimalinde
Biraz sevdayi dusledim ben
Senden sevdani istemeye cesaretim yok
 
Gassan Satar
Yazık ne mazi yazık
Anlatmaya yoruldum
Sen benden vaz geçince
Ben o gün de vuruldum

Yazık günah ben oysa

Kardelen gibi
Acıyla boy veren gibi

Seni severdim

Hüznün koynunda
Seni severdim
Hem uyanık, hem uykumda
Seni severdim
Ve sana rağmen yine severdim
Dar ağacı ip boynumda
Sen aşkı anlamaz bilmez
Gül yansa ağlamaz sakin
Ben akmayan göz yaşında
Seni severdim
Sen hisli korkak savaşçı
Aşkı kime satmış hain
Ben her savaş meydanında 

Seni severdim
(alıntıdır)

DOST

Sokrates bir ev yaptırmış nasılsa;
Eş dost başlamış kusur bulmaya:
Kimi içini beğenmemiş:
Kızmayın ama demiş;
Şanınıza layık değil odaları.
Kimi cephesine çatmış:
Karşıdan görünüş berbatmış.
Hepsine göre de çok darmış bu ev.
Kim sığarmış bu kulübeye?
Koca Filozof: Ah, demiş, keşke bu evin
alabileceği kadar
Gerçek dostum olsa !
Sokrates'in sözü yerinde;
Bir ev dolusu gerçek dost nerede?
Sözde herkes dost, ama gel de inan.
Dosttan bol şey de yok dünyada,
Dosttan az şey de.

La Fontaine